7 Şubat 2014 Cuma
peki
Mutluluk masal mutsuzluksa öyküdür demiş Tolstoy abimiz. Ha kitabında okuduğumu yada
okuduğum yerini inanın hatırlamıyorum çünkü okumam gereken sıfır kitapları hala kütüphanemde
beni beklerken ben onu yeni yetme bikaç yazarın kitabıyla aldatmakla meşgulüm. Sırf içinde en
sevdiğim kelime geçiyor diye netten siparişimi hazırladım dün. Kardeşimin sevgilisinin bıraktığı kitabı
okuyorum son 2 gündür çize çize okumuş. Yorumlar falan yazmış. Çizmediği yerleri benim seçtim
daha uygun olduğumdan. Çok çabuk okudum aslında ama dün çıkarken şirkette unutmuşum bütün
metro boyunca onca boş yer varken oturmadım ayakta müzik dinledim. Trende müzik ayakta dinlenir
kitapta ayakta okunabilir ama oturarak da okunabiliyor. Tabi ben kitabı yürüyerek de okuyabiliyorum.
Kendimi bu konuda da tebrik edebilirim. Bu ara pek bi tebrik ettim kendimi gelen giden adına.
İstifimi bozmamayı nasılda öğrenirmişim yerim ben beni yaa. Şimdi yine o herkesten bahsediyoruz
eski bir arkadaşla. Herkesi allah bildiği gibi yapsın bence. Ya da yapmasın kıyamadıklarım olabilir.
Unutmaya kıyamadıklarımın son kokusu kalıyor sonra o da kalmıyor. Bu sefer riske bile atmadım
kendimi maşallahım var. ilk fırsatta bi kahveli vanilyalı mum aldım. Yakmadım henüz ama bütün
gün beynimi uyuşturacak bi kokusu var yoksa çalışamazdım koku riskinden. Ama yine de kokusunu
baharın değişmem terine. Şu an çok manalı bir şarkı çıktı adını bilmiyorum ama ses pinhani diyor
ki ama ben çok çok aşığım sana. Aşık olmak kadar boktan bi duygu yaratılsaymış onu seçermişim
düşünmeden. Çünkü bazı insanların kokusunu elinden atmak için derini yüzmek gerekiyormuş.
Oooo şarkıya bak. Gaza getirseymiş… halbuki sabah İsmail yknın şarkıları kadar manasız bir girişle
güne başlamaya söz vermiştim. Bükmeyim bari dudağımı da kahve suyu koyayım. Kahve iyi gelir.
Kahve içtiklerimle mutlu olduklarıma inanmıyorum artık tabiki. Az öncede sohbette dediğim gibi
gözbebeğine göre değerlendirme yapmam kadar saçma bişey yokmuş bu hayatta. Hatta saç şekline
göre bile yorumlanabilirdi bir insan ah bak bu çok akılı, bu çok salak, bu aldatır, bu yapmaz… alkolü
bırakmazsam her içişimde nerde olduğunu bilmesem de gözlerini öpmeye devam edeceğim. Dün
akşam yine gözlerinden öpmüşüm, aslında kolunun en iç beyazı daha güzel öpülür de öyle ulu orta
öpemiyor ki insan o en beyazı. Çok salağım sanki gözlerini öpebiliyormuşum gibi konuştum ya bu
daha da komedi oldu. Of ya yazmıyorum peki.
Peki demek üzüldüm ama belli etmek istemiyorum demek. Gitme ama bunu söyleyemiyor dilim
demek… anla demek… sev demek… bil istedim demek…
5 Şubat 2014 Çarşamba
belkide delirdim
Şimdi çok tırt bir şarkı olduğunu söyleyemiycem ama çokta iyi olduğunu düşünmediğim bir şarkı dinliyorum. ‘’çoktan ölmüş bitmiş aşkı mezardan çıkarıp öpmek ister ‘’ diyor. Bide ‘’ben sana nasıl uyduysam aşkın yalanmış, kollarında uyumuşum hepsi rüyaymış’’ diyor. Tanrım yine mi yahu ölenlerin cenazesi bana kaldı? Of kendimi gassal gibi hissediyorum. Neyse ki elindeki meyyit olmaktan son anda feragat ettirildim. E hadi o zaman bu cesedi de yıkayıp gömek mi panpa? Merhumu nasıl bilirdiniz cemaat iyi deyin lan gene de kötü derseniz ağzınıza sıçamayan??? Zaten lanet radyo 3-5 kanal çekiyor birinde mehter marşları, diğerinde dini sohbetler diğer 3-4ünde de eh olabildiğince dinlenesi şeyler diyebilirim. Geçen gün saçmalık olsun diye okuduğum i.k. aöf sınavına yine bi gece öncesinden akşamdan kalma halde gittim. Bence sorun bende değil aöf sınav tarihlerinde hani bunu ramazanın kadir gecesi bile yapsalar denk geleceği tek şey sarhoşluğum olur diye düşünüyorum. Neyse öyle böyle gittim felaket yağmur yağdı. Ege üniversitesi kampüsündeydim ama van gölünde yüzüyormuş gibiydim. Patika kenarlarına basarak yürümekten deliriyordum az daha ki bi sonraki patikanın da aynı olduğunu görünce durdum. Arkamdakine yol vereyim derken baktım pişmiş kelle gibi gülüyo bende gülümsedim. Hem gülümsedim hem kızdım. ‘’Buyrun’’ dedim ‘’Yok siz önden buyrun düşerseniz tutarım’’ demez mi? Ulan sen kimsin de ben düşersem tutacakmışsın? Ya da düşmekten iyi midir acaba çokta sempatik falan filan derken ben gene aynı ben kenardan yürüyim derken tüm paten kabiliyetini yitirmiş patenci gibi kay… ama istifini hiç bozma… bodozlama ağzımı açmadan bileğime kadar suyun içine girdim deniz kenarındaki balıkçılar gibi yürüdüm gittim. İşte allahta benim belamı veriyor böyle durumlarda bence. Çünkü hep allahım belamı vericeksen en güzel yerinde ver derim ve duam kabul olur. Şimdi ananem yaşasaydı püüü elalemin adamına gülümsedin mi yazıklar olsun derdi. E ananeciğim sizin döneminizi yaşamak için elime bi testi alıp kampüsün göle dönmüş patikalarından su mu doldurayım da yiğido gelsin de su istesin. İstese kaç yazar ki yağmur suyunu bırak şehir suyunu içemez durumdayız. Bu ara cidden 2. Kata damacana ve tüp çıkarıcam diye geberdim. Tanrım bütün pis sular ve pis duygular döneminde doğmuş olmak ne boktan bişey yahu. Hani doğdukta neden bazı bazı çok yüksek bi binadan atlamışımda ölmemiş gibi hayatıma devam etmek zorunda kalıyorum? Hiç marjinal olamadım tanrım. Ama neden marjinal kadın sonuçları yaşatmakta ısrarcısın? Yurdum erkeği; marjinal kadına herkes benzemiyor diye aşık olur, herkese benzetmek için evlenir, benzetemezse de boşar. NET! Benzetse de boşayanları var öküzler, domuzlar. Tanrım beni yine de marjinal kaderinden sakın ki daha boktan bi halde hayatıma devam etmeyim. Zaten hep bu sebeplerden uyku düzenim yıldız tilbenin dansı gibi oldu. Geç yatar erken kalkar metroda yolda esneyerek kitap okur haldeyim. Ama olsun bir gidiş buralara gelişimi sağladıysa iyi olmuştur belki de. Neyse geldim geldim ama eski satırlarıma benzeyecek bir satırım bile olmayarak geldim. Hayırlısı be gülüm. Öptüm kollarının en iç beyazından.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)